Powered By Blogger

22 Şubat 2013 Cuma

0040- ( 1 ) HERTELDEN - Süt ve Süttozu

Kızgın ve kızıl bir çöl. Kavurucu sıcak. Güneş sadece yakıyor. Zengin olduğu her halinden belli bir bedevi devesiyle birlikte kendi halinde yol almakta. Bu kavurucu ve öldürücü ortamda, susamış, acıkmış, kendinden geçmekte olan bir zavallı adamcık. Zavallıcık bir karaltı görünce, birden canlanır gibi olur, bedevi de zavallıcığı görünce durur.

Açlıktan, susuzluktan, kendinden geçmekte olan zavallı adamcağıza yiyecek içecek ne varsa ikram eder. Hatta öyle ki, nasıl olsa yolu birazdan bitecektir ve tamamını ona bırakmalıdır. Biraz da harçlık koyar cebine. Tam gidecekken:


- Gideceğin yer yolumun üstü. Sen yorgunsun, ben dinlenmiş vaziyetteyim. Deveye biraz sen bin, sonra tekrar biner yola devam edelim, der.


Acıkmış, susamış zavallı adamcık deveye şöyle bir oturur. Eline ayağına can gelmiştir. Devenin üstünde bir başka hisseder kendini. Biraz giderler. 


Acıkmış ve susamış zavallı adamcık , bir tekmeyle yoldaşını yere düşürür ve alır başını gider.


Bedevi arkasından bağırır.


- Bineğimi aldın. Yiyeceğimi aldın. Paramı aldın. Her şeyimi aldın. Hiç birisi dert değil, hatta umurumda bile değil, fakat, insanlığımı alıp götürüyorsun ya. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. yazıklar olsun.


Aslında erdem odur ki, gideni bırakmak. Gidenin arkasından söylenecek her söz ve her hareket, o kimseye değer yüklemek olur ki, değer verilenin az da olsa, bir kıymeti ve anlamı olmalıdır. Hele hele, o sizin merhametinizi, vicdanınızı, dürüstlüğünüzü, kısacası, sizi ondan ayıran, bütün insani unsurlarınızı aldatmış hiçbir şeydir. O halde unutmak lazımdır. Tabakta bıraktıklarınızı hiç hatırlıyor musunuz?


Alıntı, Saklı Düşler-Abdullah Gölbaşı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder