Bir yıl önce
Ankara'dan Kayseri'ye gelen, biri ile konuşuyorduk, dedi ki: Bir tanıdığım emekli oldu, bu kişi,
"Emekli maaşımı alıyorum ama içim rahat etmiyor, aldığım maaşı hak
ettiğimi düşünmüyorum. Onun için gönüllü olarak bir yerde çalışmak istiyorum,
ücret de istemeyeceğim." Şeklindeki
ifadesini bize aktarmıştı. Şimdi, bu fikirden ilham alarak ve açarak yazıma başlamak istiyorum.
Kanaatime göre, televizyon - dizileri, sosyal medya denen araçlara gereksiz yere çok takılıyoruz. Ruhsal dengemizi bozacak kadar zaman ayırıyoruz. İnternet - televizyon derken, ev içinde dahi iletişimi ve konuşmayı unutuyoruz. Üstüne üstlük çocuklar ve gençler zararlı bir çok şeyi de bu mecralardan kapıyorlar. Hal böyle olunca, sohbet - diyalog - ilgi - sevgi - şefkat azalıyor veya yok olma noktasına geliyor. Bu konuların üzerinde ciddiyetle durmalıyız.
Seçeceğimiz faydalı kitapları, bir program çerçevesinde topluca okuyabilir, üzerinde fikir yürütüp tartışabiliriz. Çocuklarımıza gençlerimize kitap okumayı küçük yaşlarında sevdirmeliyiz. Dışarıda geçen zamanları üzerine, günün nasıl geçtiğini sormalı ve üzerinde konuşmalıyız. Olumsuz giden bir şeyler var ise anlamalı ve ona uygun söz ve davranışlarla çocuklarımızı rahatlatmalıyız ve benzeri bir çok konuda empatik davranabilmeliyiz. Empatik davranış, sadece anlamak değildir, anladığımız şey üzerinde anlayışlı ve çözümsel tutum takınmaktır.
Bende, ne
güzel boş oturmak istemiyor, bir işe yaramak istiyor, gibi düşünmüştüm. Bu
fikrin başka bir yönü daha vardı ki, o
an onun üstünde durmamıştım. Devletten aldığı emekli maaşını hak etmediğini
düşünüyordu, her nedense... Bundan otuz sene kadar önce, şu tarz şeyler duymuştum."Dinimizde,
sosyal sigorta - emeklilik ve maaş, diye bir şey yok. Çalışamayacak kadar yaşlanan kimseye evlatları bakar, anne
babaya bakmak evlatların vazifesidir." Gibi. Bu yaklaşım bir yorumdur. Bu konuda fikir
yürütmeyeceğim. Ne var ki, İslam Dini
sosyal bir dindir. Devlet de sosyal düzenlemelerini Din hilafına yapmıyor.
Kurulu bir sosyal düzenimiz var, elinden geldiğince iyi bir şekilde, Sosyal Sigorta - Sağlık Sorunları - Emeklilik - Emekli maaşı,
kurulu sistem sayesinde emekli maaşımızı hak ettiğimizi, zaten devlet takdir
etmiştir. Toplumsal düzen gereği herkes,
olabildiğince bu haklardan eşit yararlanıyor.
Emekli
olmanın başka bir yönü var ki, "Emekli olan kimse, sağlığı yerinde ise,
bir işe yaramalıdır." Diye düşünüyorum. Ücret mukabilinde tekrar işe girip
çalışmak, olabilir, ancak, bu kadar genç
insan işsiz durumda iken, sosyal
adalet ilkeleri açısından, bana adilane görünmüyor.
O halde
çalışmayalım boş oturalım, fikri de bana cazip gelmiyor. Sağlığı yerinde bir
emekli, isterse, gönüllü olarak topluma hizmet edebilir.
Peki, gönüllülük esasına göre topluma ne hizmeti olabilir? Sorusunu burada sormalıyız. Öncelikle kendi
çocuklarına - torunlarına bilinçli
olarak ilgi - sevgi- şefkat göstermeli.
Onlarla konuşmalı - diyalog kurmalı - empatik
davranabilmeli. Çocuk eğitimi ve terbiyesi çok önemli olup, konuya
ilişkin yeni kitaplar okumalı - kendini yeniden düzene koymalı. Çağa uygun -
bilimsel veriler eşliğinde davranmalı. vb. birçok şey...
Hemen burada
bir söz aklıma geliverdi. Hazreti Ali'nin bir sözünü birlikte hatırlayalım. "Çocuklarınızı,
yaşayacakları zamana göre yetiştiriniz." Hazreti Mevlana'nın: "Dünün güneşi ile bu günün çamaşırını
kurutamazsın". "Dün, dündü, geçti gitti. Bu gün yeni şeyler söylemek
lazım, cancağızım." Kuzey Kafkasya'da 17. yüzyılda yaşamış, Adıge'lerin
Kabartay kolundan olan değerli insan,
Kazanıko Jabağı'nın zaman ile ilgili sözü şöyledir. "Zaman sana uymuyorsa,
sen zamana uy." Benzeri Atasözü - veciz sözler, bizlere her zaman ilham kaynağı
olmalı iken, "Biz atalarımızdan böyle gördük". "Eski
köye yeni adet mi getiriyorsun?" "Sus, sen ne bilirsin?" Yaklaşımları, bu güne ne kadar uyuyor? Lütfen,
hep birlikte üzerinde düşünelim. Derim.
Bu vesile ile İndigo / Çivit renkli
çocuklar - Kristal çocuklar veya X
kuşağı Y- Z kuşağı tabirlerini araştırabiliriz. Muhtemelen insanlığımızın geleceğine ışık tutacaktır, bu çocuklarımız, eğer onları anlayabilir isek... Bu konu bir başlık olsun, araştırması da meraklılarına ve araştırmacılara kalsın...
Hayat devingendir. Her şey değişiyor, yerinde
sayan hiç bir şey yok. "Hayatta değişmeyen tek şey, değişimin
kendisidir." Albert Einstein.
Her devrin -
zamanın kendine mahsus şartları ve ruhu vardır. O şartlar o zamana mahsus idi.
Yaşadığımız bu günün ve gelecek olanın
da kendine göre geçerli şartları ve zamanın ruhu söz konusu
olacaktır. Geçmişin doğru ve makul
anlayışları tabii ki her zaman değerini korunmalıdır.
Kanaatime göre, televizyon - dizileri, sosyal medya denen araçlara gereksiz yere çok takılıyoruz. Ruhsal dengemizi bozacak kadar zaman ayırıyoruz. İnternet - televizyon derken, ev içinde dahi iletişimi ve konuşmayı unutuyoruz. Üstüne üstlük çocuklar ve gençler zararlı bir çok şeyi de bu mecralardan kapıyorlar. Hal böyle olunca, sohbet - diyalog - ilgi - sevgi - şefkat azalıyor veya yok olma noktasına geliyor. Bu konuların üzerinde ciddiyetle durmalıyız.
Emekli
insan, görmüş geçirmiş insan olup, tecrübe ve birikimi ile gelen kuşaklara örnek
ve faydalı - yardımcı olmaya çalışmalıdır. Gençlerimizde, birikimli emeklilerimize
emekli olmasa bile, yaşını başını almış tecrübeli insanlara sorular sormalı, bildiklerini anlattırmalı,
böylece kendi geleceğini de kısa yoldan aydınlatmalı. Derim. Kendisine soru
sorulan insan da, kendisine bir önem atfedildiğinin farkına varabilir ve
bildiklerini memnuniyetle gençlerimizle paylaşabilir.
Seçeceğimiz faydalı kitapları, bir program çerçevesinde topluca okuyabilir, üzerinde fikir yürütüp tartışabiliriz. Çocuklarımıza gençlerimize kitap okumayı küçük yaşlarında sevdirmeliyiz. Dışarıda geçen zamanları üzerine, günün nasıl geçtiğini sormalı ve üzerinde konuşmalıyız. Olumsuz giden bir şeyler var ise anlamalı ve ona uygun söz ve davranışlarla çocuklarımızı rahatlatmalıyız ve benzeri bir çok konuda empatik davranabilmeliyiz. Empatik davranış, sadece anlamak değildir, anladığımız şey üzerinde anlayışlı ve çözümsel tutum takınmaktır.
Emekliler,
en iyi bildikleri ne ise, bildiklerini
toplumla paylaşmak adına, bir araya gelip dernek kurabilirler. Toplum hayrına
yapabilecekleri sınırsız konular var. Bu
konuları masa başı toplantılarında ortaya çıkartabilir ve neyi nasıl
yapacaklarını programlayabilirler.
Ben de, 67
yaşında emekli - İlk Okul mezunu - bir birey olarak, topluma bir katkı olması açısından, bu
fikirleri ve yaklaşımları cazip bulan insanlarla işbirliği yapmaktan şeref
duyarım. Sözünü ettiğim konular
çerçevesinde, elimde biriken değerleri -
veciz sözleri - hikayeleri paylaştığım blogumu öneriyorum. Burada gençlerimize
dönük 130 civarında faydalı yazılar mevcuttur. Göz atın, beğenmeniz
halinde özellikle gençleri - eşi dostu
haberdar edin, lütfen. Buraya kadar okuduğunuza göre size teşekkür
ediyorum. Sevgi ve
saygılarımla.
http://hertelden-dahice-fikirler.blogspot.com.tr
Sebahattin
Tokmak - Yazarlık Eğitimi 1İ Sınıfı 11.12.2015 Kayseri NOT:
Bu yazı blogumda 130 nolu başlık okunursa anlaşılabileceği gibi,
katılmış olduğum, Yazarlık Eğitimi Kursu'nda ödev olarak sunduğum
deneme mahiyetindeki makalem hocalarım - kurs arkadaşlarım tarafından
beğenilmiştir.